13 Eylül 2008 Cumartesi

İMMORTALE METİN OKTAY!!!

Nebil Özgentürkün "Bir Yudum Insan" programini seyrederken, maziye dönüp, Metin Oktay gibi bir "sporcu abidesi" yle sarmas dolasmak olmamak mümkün mü ?..
Hele hele yasadigi son 15 yilinda asagi yukari her gününüz birlikte geçmisse ve de onun can yoldasi Servet hanimefendiyi taniyip, beraberce sayisiz ve lezzet dolu gecelerde muhabbet kurabilmisseniz...
Metin Oktayla yasayanlar iyi bilirler kendisinin cömertligini ve taviz vermez mertligini... Inandigi kisi için canini veren, sevmediginin yaninda da pek konusmayan bir kisilikti sevgili agabeyimiz... Ona layik krallik tacini Hakan Süküre verisine ben de karsi çikmistim: "Senden arta kalan her türlü belge ve bilgi Galatasarayin müzesinde yer alir... Belki de kulüp bir "Metin Oktay Kösesi" kurar tesislerde ve senin anilarin orada ölümsüzlesir" demistim kendisine... Çok mütavazi ve verici kisilige sahip oldugu için "Olsun, bu Hakan hem iyi futbolcu, hem de efendi bir çocuk" diyerek, susturmustu beni.
Bugulu gözlerle programi seyre devam ederken Servet hanimin saygin sitemlerini dinledim büyük bir dikkatle... Hakanin manevi deger anlayisini yerden yere vurup, Hakanla rahmetli Metin Oktayi kiyaslarken, Servet hanimin da, nasil hala Metinle yasadigini ve onun unutulmaz hatiralarina sarilarak, soluk aldigini hissettim... Ve büyük keyif aldim programin akisindaki bu nazik ve net degerlendirmelerden... Aslinda Servet hanim, artik her seyin ve herkesin nasil bir para hirsina kilitlendigini pek görmek istemiyordu sanirim... Manevi degerlerin hiçe dogru inisine anlam veremiyordu bir türlü... Halbuki Türkiyede kisi basina milli gelir hasilatinin birkaç yüz dolara indigini bilebilse, bazi insanlarin paraya tanri gibi tapinma sebeplerini çok kolay anlayabilecekti... Bu fakir ülkede kulüpleri yöneten zengin yönetici müsveddelerin kendi söhretleri ugruna kulüp kasalarini nasil hovardaca bosaltip, hatta yüzde 20lerin üstünde ve dolar bazinda banka borcuyla camialari ömür boyu alacak ödemeye dogru nasil pervasizca ittiklerini görebilse, manevi degerlerin neden eriyip bitmeye mahkum edildigini çok kolay anlayabilecekti saygin hanimefendimiz...
Pitirak gibi artan Dünya nüfusu artik daha çok insani topluyor futbolun oynandigi stadlara ve TV kutularinin basina... Ama Metin Oktay devrinin doyumsuz futbolcu fenomenleri nerede ?.. "Parayi ödeyip, o kalitedeki oyunculari seyretmek istiyorum ben" diyorsaniz, iste o devir kapandi artik sevgili Servet yenge. Zaten bizi bugünlerin lezzetsizligiyle mutsuz kilip, maziyi animsamakla mutlu eden kahrolasi gerçek de bu ya.

Vaffanculo Vandereycken & Vaffanculo İnter


11 Eylül 2008 Perşembe

Hayri İçler'İmizden Biri!!!!!!

Tariş Sen Ne İşsin ?


Gündem gündem gündem...............

Gerçi blog hayatımızın ana nedeni futbol bazen plase başka sporlarda Unutamadığımız hayatımızın içinde yaşadığımız Ekonomi denen vazgeçilmez etmenide es geçemiyoruz Hatta mevcudiyet bizi buna düşündürür hale geliyor....

Kafam yine milyon kere karışık nereden girmeli nereden çıkmaliki ışık tutmalı sorunlara diye düşünüyorum.Şu özgür irademle yazacağım her satırda biliyorumki yaşadığım bölgedeki binlerce insanları ilgilendiren bir ses ,bir nefes,bir soluk olacak(Egede illaki binden fazla insan yaşıyor)belkıde aksıne eksık kalmıs soylenmeyen haykırıslar olacak.

Doğduk yollara,kanaletlere yazılmış bir topraksu kanunu ve sloganları....Gözümüz açıldı birlikten kuvvet doğar sloganıyla TARİŞ'i tanıdık...Çocuktuk Tarişi baba gördük öle ya devletti bizim için,Anamızın babamızın dedemizin amcamızın dayımızın koca yıl çabaladığı emek verdiği ürünü o alıp,karşılığında para veren oydu.Benim okul önlüğüm yada futbol topum;kimin çeyizliği kimin sünnetliği.O zaman hep beklerdik İzmir fuarı açılsında fuara gidip koca koca iş makineleri görsek,en son model arabalarla poz versek,dönme dolaplarda İzmiri seyretsek,yaz sonu okul açıldığında Tatil anılarımızda öğretmenimizin verdiği ödevde öve öve yazsak gösterişli yaz tatilimizi yazmayı.(Yaşayamayan onca emekçi evlatlarına rağmen bize ayrımcılık yaşatan sosyal sisteme bakın).O zaman dedik ya bi Ecevit amca vardı yeni tarihten bir onu öğrenmiştik Kıbrısı o kurtarmıştı en yeni lider oydu o olmalıydı bizce Kahraman! yaşadığımız andaki Türk tarihin kahramanı biz ne bilirdik darbeyi kimiz cenindik;kimimiz kundakta bebek;dedemiz söverdi AQ amerikası başımıza getirdi bu Özalı diye bizde bir şaşkınlık yahu bu tonton amca Özal diğeri Kahraman Ecevit neden sevmezler ?Bu karmaşanın arasında yine kendimizce menfi duruma kulak kesilirdik..''Üzüm piyasası fuar açıldığı gün açıklanır" Ecevit amca böyle demiş zamanında hep böylede süre gelmişti.Hatta bir keresinde tüccarları tehdit edebilecek kadar Halkçı olabilmiş...
Çocuktum ama oyuncakları severken dahi hayatın gerçeklerinden kopacak kadarda şımarık zengin çocuğu değildim...Ben solculuğu Dedemden öğrendim yanında çalıştırdığı insanlar doyarken aç kalabilmeyi öğrendim,belki aç kalmanın tarifi Somalideki insandır yavrusuna ekmek kırıntısı veremeyen...Ama her canlı büyüttüğü bünyedeki kadar doğal yaşama tepki verebiliyor...Beni eleştirebilecek insanoğluda kendince yaşadığı acılarla tepkileyebilir ona dahi saygı duyarım...
Emek en yüce değerdir;dede lafı gün geldi yüzüme siyasal arenada karşıma çıktı.şaşırmadım aksine sempati duydum çünkü yabancı değildim...Özal aklıma geldi o ara serbest piyasa Özgür girişim,Devrimci ekonomi,Halkçı özel sektör,Köprüyü ben satarım...Herkezin kulağına hoş geliyordu slogan ne olursa olsun işin içinde çıkar vardı..........................

Kamusal alanlar bugüne kadar alabildiğine özelleştirildi,kimi yerler mesela Fiskobirlik;Tariş özerk bir halde yaşamına devam ediyor...
Ama ne özerklik :) Belediye seçimlerinden daha öenmliler İstanbul belediyesinden daha önemli Fiskobirliği almak...Yada İzmiri almaktan daha mühimdir Tarişi almak çünkü Ege elindedir .Onların menfati için değil canım işçiden,memurdan oraya sokarımda kadromu oluşturum çabası...

Bunlar birliklerdir,üretici birlikleri,üreticiye destek olmak için kurulmuş Kapitalist ekonomiye tam ters hareketlerdir,piyasaya müdehale alımı felan yaparlar mazallah İzmir borsasındaki yahudi,Amerikadaki Siyonist akrabalarına malı hafiften fazla pahalı satmasın yoksa Ermeni lobisine karşı siyasi ataklar sekteye uğrar..Yahudi kızmamalıdır;Yunanlı üzüm üretir karşı kapıda gelir üzümü senden alır....Allah allah neden?Nedeni yok sadece sendeki üzüm çok daha ucuzdur kendi piyasasına göre?Hımmm peki orda fiyat düşüyormu burdan alınca ?Ordaki çiftçi NAH yapıyo tüccarına hersey Devlet politikasında AB standartlarında fiyati belli üzümünü satıyor o çakallar burdan aldıkları üzümü gösterdikleri yüksek kotayla oraya kakalıyolar.
Tariş başkanı rivayete göre 30 milyar maaş alıyor..Hayatta büyük konuşmayı sevmem ama Haram zıkkım olsun,şurda gördüğüm üzüm birliği başkanlarının hayatını görünce elimden dilimden birşey gelmiyor...Yıllarca Partizanlık yaptınız Demirelcisiniz sözde ama sermayenin köpeğinden başka birşey değilsiniz.Aylardan Eylül,kaçı olduğu umrumda değil sizki şu dakikaya kadar piyasada sözünüzü söylemediniz Kapital ekonominin maşası çırağısınız,ezilen bütün Egeli çiftçilerin ahı yakanızdan düşmesin...

Futbol sadece futbol elbet değil bizim anamız ağlarken üç kuruş paranın peşinde ,bunca şeye rağmen hovardalık yapıyorsak SARI_KIRMIZI armanın peşinde koşabilirmiyiz diye çırpınırken,paramızı alamadık diyen bu aşka ihanet eden futbolcununda taaa Zürriyetini sikeyim,para peşinde koşacak deyus tribün koşmaz...Ha beleş bilet peşinde koşmuşun GALATASARAY'ımı kullanıp ha kadıköye profesyonel futbolcuyum diye imza atmışın....Kapital dünyanın profesyonel Tribunculerınede gıtsın bu yazım.

7 Eylül 2008 Pazar

Encabezamiento 13

(otra maravilla) DİĞER MUCİZE
2010 Dünya Kupası elemelerinde milli takımımızla aynı grupta, 5. Grup'ta yer alan iki takımın maçında gülen taraf İspanya oldu. Murcia'da Nueva Condomina Stadı'nda oynanan maçta İspanya, Bosna Hersek'i David Villa'nın attığı golle 1-0 yendi.

EURO 2008'in şampiyonu İspanya, Bosna Hersek karşısında sanılanın aksine çok da rahat kazanmadı. Sakatlıkları nedeniyle forma giyemeyen Fernando Torres ve David Silva gibi iki önemli oyuncusunun yokluğunda, EURO 2008 şampiyonluğu sonrasında ilk defa seyircisi önüne çıkan Boğalar, gol yağdıramadı. Fenerbahçe'nin teknik direktörü Luis Aragones'in yerine takımın başına geçen bir başka tanıdık ismin, Vicente del Bosque'nin çalıştırdığı İspanya'da, Fernando Torres'in yerine 20 yaşındaki genç futbolcu Diego Capel ileri uçta yer aldı. İspanyol taraftarlar önce 27. dakikada Marcos Senna'nın direkten dönen topunda heyecanlandılar, 36. dakikada ise gol sevinci yaşamak için ayağa kalktılar. Çünkü maçın hakemi Craig Thomson penaltı noktasını göstermişti. Ancak topun başına geçen David Villa atıştan yararlanamadı ve seyircisinin hevesini kursağında bıraktı. İlk yarı 0-0 sona erdi.

İkinci yşarıda İspanyollar mutlaka gol bulmalıydılar, ataklarını sıklaştırdılar ve golü buldular da. Maçın 57. dakikasında İspanyolların genç yeteneği Cecs Fabregas'ın mükemmel pasında topla buluşan David Villa topu ağlara gönderdi ve bir bakıma kendini affettirdi. Golün kahramanı Villa, 84. dakikada Fenerbahçeli Dani Guiza'ya yerini bıraktı. Maçın geri kalan bölümünde ise herhangi bir gol olmadı. İspanya belki taraftarı önünde müthiş bir şov yapmadı, belki golleri sıralamadı ama üç puanı alarak 2010 Dünya Kupası elemelerine iyi başlayan takım oldu. Bu arada maçta Bosna-Hersek'in kalaseni İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan Kenan Hasagiç korudu.

Bu arada İspanya bu galibiyetle Dünya Kupası elemelerindeki yenilmezlik serisini 36 maça çıkararak, bu alanda rekoru elinde bulunduran Federal Almanya'yı yakalamış oldu. 28 Nisan 1993'te aldığı 1-0'lık Danimarka yenilgisinden beri hiçbir Dünya Kupası eleme maçında yenilmeyen İspanya, Bosna Hersek maçıyla birlikte o tarihten bu yana 26. galibiyetini elde etmiş oldu. İspanya bu tarihler arasında elemelerde 10 kere de berabere kalmıştı.



PİŞKİN
Ramon Calderon, Robinho'nun satılmasının Cristiano Ronaldo'nun satılmasıyla ilgisi olmadığını, Kaka'yı takımda görmek istediğini, David Villa ve Santi Cazorla ile ilgilenmediklerini söyledi.

Marca'nın sorularını yanıtlayan Calderon, takımın transfer çalışmaları hakkında açıklamalarda bulundu:

“Manchester United müdürü David Gill ile konuştum ve Ronaldo'yu satmayacaklarını söyledi. Bunun açıkça sordum çünkü bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyordum”

“Aynı şekilde Villareal başkanı Fernando Roig ile görüştüm, Santi Cazorla'yı satmayacaklarını söyledi. Daha da üstelemedik. İsteseydik, sözleşmesindeki satın alma fiyatını öder oyuncuyu alırdık”

“Villa konusunda da Valencia bize 80 milyon fiyatla teklifte bulundu. Böyle bir miktarı gözden çıkarmayı hiç düşünmedik”

“Bu yaz Kaka'yı alabilirdik. Ancak teknik yönetim o alanda bir transfere gerek olmadığını söyledi”

“Robinho konusunda ise oyuncunun gitmek istediğini açıkça söylemesi bir hataydı. Bence menajeri onu yanlış yönlendirdi. Ancak bir kere söylendikten sonra kulübün çıkarlarını korumak benim işim. Cristiano takıma katılsaydı bile biz Robinho'yu satmayı düşünmüyorduk”

“Ronaldo konusunda bir iletişim problemi oldu. Medya karışmaya başlayınca işler karıştı. Oyuncunun Madrid'e gelmek istediği yönünde haberler aldık. Ancak dediğimiz gibi kulüp satmaya yanaşmadı”

“Şu anda oyuncunun hala kulübüyle sözleşmesi var ve bu konuda yapabileceğimiz bir şey kalmadı. Artık önümüzdeki yaza bakacağız”

“Ronaldo'dan gelmek istemediğine dair bir telefon almadık. Her ne kadar Ferguson bazı açıklamalar yapmış olsa da bizim Manchester United ile ilişkilerimiz hala harika”

“Ronaldo'nun Madrid'e gelmek istediğini söylemesinden oldukça mutluyuz ancak bu normal çünkü bütün iyi oyuncular burada oynamak ister”

İtalya son dakikada!
8. grupta Gök Maviler, Güney Kıbrıs'ı deplasmanda 2-1 mağlup etmeyi başardı.Maça hızlı başlayan İtalya, 8. dakikada Di Natale ile öne geçti.
Bu skoru uzun süre muhafaza edemeyen Azzurriler, 29. dakikada Aloneftis'in golüne engel olamadı ve skor 1-1 beraberliğe taşındı.
Son Dünya Kupası şampiyonu, son dakikada Di Natale ile bir gol daha bularak maçı zor da olsa 2-1 kazandı ve elemelere galibiyetle başladı.

Evaristo: "Barca Alves'i özgür bırakmalı"


Brezilyalı efsane Evaristo de Macedo'ya göre Barcelona, Daniel Alves'den en iyi verimi alabilmek ve onun öldürücü ortalarından faydalanabilmek için, onu biraz daha serbest bir pozisyonda oynatmalı.

Hem Real Madrid hem de Barcelona'da oynamış olan 75 yaşındaki efsaneye göre, Barcelona, dünyadaki en iyi açık oyuncularından birisine sahip.

Fakat Pep Guardiola'nın, Alves'i kanatta serbest bırakmak istemeyip kendi taktiğine adapte etme çabası, oyuncunun verimini düşürebilir.

Evaristo'ya göre Barcelona, oyuncuyu aldığında onun nasıl oynadığını biliyordu. Şimdi yapılması gereken, Alves'in en iyi oynayacağı pozisyona göre bir taktik kurmak.

"Alves'in doğal oynama pozisyonunu değiştiremeyeceği açık. Çünkü o bir hücumcu ve çok özel yetenekleri var. Bunlardan faydalanılmaya çalışılmalı"

"Günümüz futbolunda orta sahalar çok kalabalık olduğundan, burada oynayan futbolcular çok meşgul oluyorlar. En iyi kanat adamları, takımını hücuma çıkarabilenler. Barcelona bunlardan birine sahip olduğu için çok şanslı"

Evaristo'ya göre Alves, Sevilla'da yıllardır beraber oynadığı arkadaşlarıyla uyum içinde oynayabiliyordu. Yeni takımında da aynı rahatlığı yakaladığında, gerçek performansını sahaya koyması çok büyük bir ihtimal.

Arsenal satın almak için iyi bir hedef


Manchester City'nin Dr Sulaiman al Fahim tarafından satın alınması üzerine, Arsenal başkanından konuyla ilgili bazı açıklamalar geldi. Bu gelişme, Gök Maviler'i bir anda dünyanın en zengin kulüpleri arasına sokarken, Robinho'yu alarak transfer piyasasına da hızlı bir giriş yapmalarına sebep oldu.

Al Fahim'in City'den önce Arsenal'e talip olduğu söylentileri dolaşırken başkan, Arsene Wenger'in takımının yabancıların ilgi odağı haline gelmesinin zamanla ilgili bir durum olduğunu söyledi.

Sunday Mirror'a konuşan Hill-Wood, "İyi bir teklif geldiğinde bunu hoşunuza gitmediği için reddettiğinizi hissedarlarınıza açıklayamazsınız" dedi.

Başkan, kulübün şimdiki yapısını koruyacağını umduğunu söylese de, ileride muhtemel bir devir işlemini de yalanlayamadı.

"Kulübün şu anki sahiplik düzeninde kalmasını istiyoruz, fakat birinin gelip almaya çalışacağından da korkuyoruz"

"Yöneticiler kulübü satmak istemese de halka açık bir şirketiz. Sonucu teklifin fiyatı belirler"

Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR)


Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, “Türk milleti olarak binbir güçlükle kurduğumuz ülke, bu kafayla giderse, yakın gelecekte Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yerini alacaktır” dedi.

Osman Pamukoğlu başkanlığındaki kurucular kurulu üyeleri, partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına verdikten sonra Anıtkabir'i ziyaret etti.
Atatürk'ün mozolesine çelenk bırakan Pamukoğlu, ardından Misak-ı Milli Kulesi'ne geçerek, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:
“Büyük Önder; gözün arkada kalmasın. Türk kadını ve erkekleri olarak milletimizi özlediğin yüksekliğe çıkaracağız. Bizim için bugün 11 Kasım 1938'dir.”

Pamukoğlu, daha sonra parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

HEPAR'ın, Sivas Kongresi'nin başlangıç günü olan 4 Eylülde siyasi sahaya çıktığını belirten Pamukoğlu, “Hak, bu ülkede en çok yenen ve en çok çiğnenen kavram olduğundan, eşitlik ise hiç bulunmadığından, partinin adı 'Hak ve Eşitlik' olarak seçilmiştir” dedi.

Biraz okuyan ve düşünebilen bir yurttaşın kendisini umutsuzluk içinde ve boşlukta hissettiğini savunan Pamukoğlu, “Türk milleti olarak binbir güçlükle kurduğumuz ülke, bu kafayla giderse, yakın gelecekte Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yerini alacaktır” iddiasında bulundu.

Pamukoğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye'nin iki kıymetli hazinesi, gençliği ve doğal kaynaklarıdır. Biz, halkın ve gençlerin temsilcisiyiz. Milletin küllenen ateşini yeniden yakacağız. Halkı sömürerek, değerlerini satarak kendini yaşatanlar ve bunlara göz yumanlarla siyasi mücadele yapacağız. Birey ve halk, öz güvenini kazandığı zaman, milletin her sorunun üstesinden nasıl geldiğini kanıtlayacağız. Klasik siyasetçisi ve bürokratıyla kırmızı halıyı, protokolü, kokteyli ve kırtasiyeyi seven devlet de devletin gerçek sahibi ve efendisi olan Türk milletine hizmet eden siyasi kurum haline getirilecektir.”

SORULAR

Açıklamalarının ardından soruları yanıtlayan Pamukoğlu, cezaevinde bulunan emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) adına ziyaret edilmesini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, ülkenin zaten yeteri kadar sorunu olduğunu, her hareketin tam hesaplanmadan, neyi götürüp neyi getireceği dikkatle göz önüne alınmadan yapıldığında toplumun ikiye ayrıldığını ifade etti. Parti olarak, “yargının üzerinde asla ve kata hiçbir gölge meydana getirilemeyeceği” görüşünde olduklarını vurguladı.


Halk iradesiyle oluşan Meclis dışında hiçbir kurumun siyaset yapamayacağını, asker ve sivil bürokratların siyaset yapma yetkisinin de sorumluluğunun da hakkının da bulunmadığını ifade eden Pamukoğlu, 1945'lerden kalan ideolojilerle ilgilerinin olmadığını belirtti. Pamukoğlu, “Biz 360 dereceyiz. Sağ, sol, orta, merkez... Biz insanı, halkı, onun huzurunu, güvenliğini ve adaletini biliriz” diye konuştu.

Pamukoğlu, yerel seçimlere katılıp katılmayacakları sorusunu yanıtlarken, parti olarak yüksekleri hedeflediklerini kaydetti. Pamukoğlu, “Hedef, doğrudan doğruya Meclis ve Meclisin içerisinde büyük sayıyla hükümet olmaktır” ifadesini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan'ı ziyaretini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine ise Pamukoğlu, “Hangi sebeple olursa olsun böyle bir şeyi kabul etmiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Pamukoğlu, “Ergenekon davasıyla” ilgili savcıların iddianamelerini hazırladıklarını, hiçbir kişi ve kurumun bu işlere direkt ve dolaylı dahil olmaması gerektiğini ifade etti.


Bir başka soru üzerine, her konuda AB'nin dayattığı ve kabul gören her meseleyi tek tek ele alacaklarını söyleyen Pamukoğlu, “İdam da bunun içindedir ve değerlendirilmeye muhtaç en öndeki maddelerden biridir” dedi.

Terörle mücadele konusunda “25 yıldır halka bahane anlatıldığını” savunan Pamukoğlu, son günlerdeki terör olaylarının 1990'lı yılların başına geri dönüldüğünü gösterdiğini ileri sürdü. Pamukoğlu, “yeni bir istihbarat örgütlenmesi ve yeni harekat birlikleriyle bu işi bitireceklerini, 365 günde dağların ve şehirlerin nasıl temizlendiğini Türk milletinin göreceği” iddiasında bulundu.

Parti amblemiyle ilgili soruyu yanıtlarken de Pamukoğlu, kartalın gökyüzüne en çok yükselebilen varlık olduğunu, kemirici fareleri, korkak tavşanları ve entrikacı tilkileri en iyi onun avladığını” söyledi.

Pamukoğlu, “partiye transfer olup olmayacağının” sorulması üzerine, “Biz spor takımı değiliz, partiyiz. Siz şimdi 'eski siyasetçi, ünlü var mı' diye de sorarsınız. Bu partiyi halk kuruyor. Ünlü var; onun adı da halk ve millettir” diye konuştu.

Türkiye'deki 59. parti olarak siyaset sahnesine giren Hak ve Eşitlik Partisinin kısa ismi tüzükte “HEPAR” olarak belirtiliyor. Partinin ambleminde ise “kırmızı zemin üzerinde ortada beyaz renkli güneş ve kanatlar, güneşi kaplayan siyah renkli Anadolu kartalı figürü” yer alıyor.
Blog Widget by LinkWithin